Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

YEDİ İKİM DERGİSİ,EKİM 2017,331.SAYI GÜL TANRIVERDİ

KIRKLANDIM

                                   

           

Kırklandım, Funda Özsoy Erdoğan’ın Ötüken Neşriyat’ tan çıkan deneme kitabı. Yazdığı öykü kitaplarıyla ve inceleme yazılarıyla tanıdığımız yazar, bu kez “denenmiş denemeler”ini paylaşıyor okurlarıyla.

       Yazarın yaşanmışlıklarına ve gözlemlerine hemen her denemesinde rastladığımız kitap, sadeliğin varılan en son nokta olduğunu doğrulayan dili, betimlemeleri, zarif anlatımı ile okuyucuyu içine çekiyor. Her denemenin arasına serpiştirilen ve kitaba farklı bir form kazandıran şiirsel cumartesi günlükleri ise Kırklandım kitabının yazım aşamasının ne kadar sürdüğüne dair ipucu da veriyor. 13 Eylül Cumartesi başlayıp 12 Eylül Cumartesi biten günlüklerden anlıyoruz ki, zaman süzgecinden geçen, ince ince dokunan, çayın ve kahvenin yanında demlenen Kırklandım kitabındaki denemeler, bir yıllık zamanı kapsamakla beraber, aslında yılların birikimini, yaşanmışlığını barındırıyor içinde.

“Unutuluş”, içinde uzunlu kısalı otuz deneme bulunan kitabın ilk denemesi. Çocukluk yıllarının heyecanı, mutluluğu, o masalsı yanları son bulmuştur. Yıllar çok çabuk çekip gitmiştir:

“Benim gibi kırk yaşını devirdiyseniz artık; bir yıl ömür defterinizden

Bir sayfadır sadece. Bir pencere açılmış, bir kapı kapanmıştır. Sanki az gitmiş uz gitmişsinizdir de, yine de bir arpa boyu yol alamamışsınızdır.”(sf.12.)

     Akıp giden zamanın içinde ne kadar kalıcı olabiliriz ya da ne çabuk unutulan? Denemenin sonunda bu soruyla okuyucuyu baş başa bırakıyor yazar.

         “Akşam Yine Akşam” denemesini okurken şimdilerde nadiren rastlanan mahalle kültürü ile yeniden karşılaşıyoruz. Çocukların akşam ezanının okunmasıyla sokak oyunlarından kopup evlerine dönüşü, yaşlıların akşam çaylarını komşularıyla bahçelerde içmeleri, bizleri özlem duyulan geçmişe götürüyor, hüzünleniyoruz biraz. Zira artık ömrün de akşam vakti gelmiştir, kırk’lanmış, çoktan kırk’lara karışmışızdır.

   “Ekim Ayında Doğup, Yine Ekimde Ölen Şairin Hatırlattıkları” isimli denemesinde ekim ayının hayatında önemli bir yer tuttuğuna değiniyor yazar. Hazin bir öyküyü içinde barındıran bu yazı, şair Cahit Sıtkı Tarancı’dan Peyami Safa’ya kadar uzanıyor. Yazar, Ekim ayını bir vedalaşma ayı olarak nitelendirmiş, babasının ölümü ile Cahit Sıtkı’nın   doğum ve ölüm tarihlerindeki kilit noktaya dikkati çekerek.

Yazar, bu kitapta “benim yazarım” dediği hayatının içine yerleştirdiği, beslendiği, başucu yaptığı, bütünleştiği önemli yazarları okuyucusuyla paylaşmaktan da çekinmiyor. Bunun okur için lezzetli bir ikram olduğunu ve iyi okurlar için ruh doyurucu niteliğini kabul etmek gerek. Yazarımız bu konuda okura oldukça cömert davranıyor.

“Bir Yazar Niçin İntihar Eder” başlıklı denemede, intihar eden bir yazarın haberi üzerine ölen benim yazarım mı düşüncesine kapılabilir insan. Yazarımız böyle bir haber üzerinden intihar eden kıymetli yazarları gündemine taşıyor, bir yazar yaşamak yerine neden intiharı tercih eder sorusuna cevap arıyor.

     Anne evlat ilişkisi üzerinden yazılan, psikolojik yönü ağır basan “Kuşaktan Kuşağa Aktarılan Travmalar” denemesini okurken, bu aktarılan travmalar sonucu bir annenin kendisine ördüğü duvarların ardındaki yaralanmışlığını, dışlanmışlığını gördüğümüzde kendi gerçeğimizle de yüzleşiyoruz aslında. Sevilmeyen, önemsenmeyen, kabul görmemiş her insanın ruhunda açılan yaraların iyileşmesinin, affedebilmenin ne kadar zor olduğunu bizzat aynaya baktığımızda görmüyor muyuz? Ama yine de yazara kulak vermeli, o zinciri kırmak adına:

       “Annemi yıllarca suçladım, duygusal zayıflığından ve sevgisini fiziksel olarak göstermedeki acizliğinden ötürü. Ama şunu fark ettim ki; onu suçlamaya devam edersem, ben de o aile dramının bir parçasına dönüşebilir, o zincirin bir halkası olabilirdim.”(sf.38)

   Funda Özsoy, Van Gogh’u anlattığı yazısında gerçek yaşama tutkusunun ne olduğunu, hayata resimleriyle tutunmaya çalışan bu büyük ressamın şahsında anlatırken, Beethoven’in müziğini anlattığı yazısı ile bize Batı’nın ruh halini göstermeye çalışır. Yazarın kaleminden dökülen incilerden “Aşka Dönmek, Aşkla Dönmek” ise nice yazardan okuduğumuz Hz. Mevlana’yı kendi dilinden ve bir şiirin kılavuzluğunda anlatır bize.

     Yazarın usta kaleminden dökülen denemeleri okurken hiç sıkılmıyorsunuz. Okuyucuyu diri tutan bu yazılardan “Havva Olmak” denemesi ile Âdem ve Havva’nın yaradılışından bugüne iyilik ve kötülüğü, cennet ve cehennem kavramlarını irdelerken Funda Özsoy; yasak meyvenin insan hayatına nasıl yön verdiğine dair sorgulamalarda bulunuyor:

“Ne zaman ki, insanın dünya hayatında ‘iyi ve kötü’ ile sınanışı başladı, cennetin ve cehennemin bir başka şeklini içimizde barındırdığımız hatırlatıldı bize. Nefs, akıl, ruh… İnsana ait özellikler, ‘Âdem’in ve Havva’nın doğasında var olan.”(sf.127)

   Yazarın bu yazıyı okuyucuya seslenerek bitirişi ise dikkat çekiyor:

“Ey okuyucu, Şahidim ol! Yolu yeryüzüne düşmüş, macerasını dünya zamanına sığdırmış, kırkını çoktan aşmış, yine de kırk fırın ekmeğe muhtaç hâlâ, hâlâ adaletin ve vicdanın varlığına inanan, onca şiddete, kötülüğe rağmen inanan bütün Havvalar adına şahidim ol!”(sf.129)

   Okuyucu olarak bu seslenişe şahit olduğumuzu söylüyoruz.

 

       Kırk’lanmış, kırkını aşmış bir kadının, bir yazarın, bir eşin, bir annenin, bir okurun güçlü ve zayıf yanlarıyla var oluş mücadelesini anlatırken yazarımız “Kırklanmış Bir Hikâyecinin İtirafları” yazısında, hem kendine hem de okuruna itirafta bulunuyor aslında. Bu var oluş mücadelesinde kendisine arkadaşlık, hocalık etmiş yazarları tekrar tekrar okuyarak aldığı lezzeti de samimiyetle dile getirmiş.

         “Benimle Yaşıt Bir Derginin Yazarı Olmak” yazısını okuduğumuzda anlıyoruz ki Funda Özsoy Erdoğan’ın hayatında   Türk Edebiyatı dergisinin özel bir yeri var. Zira zorlu edebiyat yolculuğuna çıkarken yazarımız , henüz çok gençken, bu dergi ona bir ocak olmuş, kucak açmış. Artık kırklı yaşlarına gelmişler Funda Özsoy, kendi ile yaşıt bu derginin şimdilerde yazı işleri müdürlüğünü yapıyor oluşu ise hayli anlamlı. İkisi de kırk’lanmış, kırkını aşmış olmanın olgunluğuyla, birlikte devam edilen bir yolculuk…

     Funda Özsoy Erdoğan, Kırklandım kitabı ile varoluşun ağırlığını hisseden insanın, kendi gerçeğini aramasına katkıda bulunuyor aynı zamanda. Bereketli kaleminden yüreğinin güzelliğini akıtırken satırlara, her denemesi ile okuru düşünmeye, sorgulamaya teşvik ediyor. Bunu yaparken en maskesiz hali ile okurun karşısına çıkma cesaretini de göstermiş. Kitap, kırk’lanmış, kırkını aşmış okurlara farkındalık sağlaması bakımından önemli, ama her yaş grubuna hitap ettiğini söylemeyi de ihmal etmemek gerekir. (YEDİ İKİM DERGİSİ,EKİM

2017,331.SAYI)

 

GÜL TANRIVERDİ



Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat