Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

Türk Edebiyatı dergisi 531.sayı, 2018 Ocak GÜLHAN TUBA ÇELİK

Sevgili Funda Özsoy Erdoğan,

     Kırklandım’ı neredeyse nefes nefese okudum. Unutmabeni çiçeğinden sonra “bağışladım” çiçeği ne güzel bir özet olmuş kitabınıza. Şair dostunuz Özlem Tezcan Dertsiz’i en son denemede iyice merak ettirdiniz bana zaten.

     Denemeler arasında, sadece cumartesi günlerinden seçtiğiniz pasajlar var. Hepsi birbirinden farklı, özel, samimi… Neden sadece cumartesiyi seçtiğinizi merak ettim. Günlükleriniz var mı, onlardan mı derlediniz? Keşke günlüklerinizi de okusak. Bir yazarın, hele kadın hallerini yazan bir yazarın sizin gibi böyle dürüstçe, açıkça, kendisiyle barışık bir halde içini açması çok özel ve değerli bir okuma deneyimiydi benim için.

   Kitaptaki ilk yazı “Unutuluş”ta çocukluğun derinliği üzerine söyledikleriniz ne kadar da doğruydu. Hiç bitmeyen bir çocukluk… Ta ki bağışlayana kadar… “Akşam, Yine Akşam” da bahsettiğiniz sokağınıza bir gün misafir olmak istiyorum. Annenizin diktiği rengârenk masa örtüsü üzerinde kurabiyelerinizi sizinle paylaşmak. “Ekim Ayında Doğup Yine Ekimde Ölen Şairin Hatırlattıkları”denemenizde önce babanız, sonra Feyza’nız çok üzdü beni. Aralardan bölük pörçük biliyordum ama böyle birden, beraber... Dirayetinize hayran olmamak mümkün değil. Virgina Woolf’unuz, Mansfield’iniz, Haldun Taner’inizden bahsedersiniz hep, ama altını çizdiğiniz cümleleri yüzlerce kez okumanız, dönüp dönüp bakmanız, ezbere bilmeniz de etkiledi beni.

     Sessiz ve derinden bir bağınız var her şeyle. Parlayıp sönmelerin, anlık tutkuların kadını değilsiniz. İnsan size daima güvenebilir, sığınabilir. “Kuşaktan Kuşağa Aktarılan Travmalar” yine içimi yakan yazılardan. Balkona çıplak ayakla basmak kahretti!.. Ben de annemin bana sarıldığını ve beni öptüğünü hatırlamam, katmerli bir hüzün yaşadım o yüzden. Yine de anlamaya ve affetmeye çalışmanız müthiş! Ayhan’ın ölümü ve sonrası bir nevi anlaşılır da kılıyor belki. O yazıda sözünü ettiğiniz kitap bende de vardı. Ben de o kitabı kendimi anlamak için okumuştum. Sadece yazarlar değil, ressamlar ve müzisyenler hakkında anlattıklarınız, kurduğunuz bağlantılar, derli toplu bir sunuş ve felsefe, çaydan kahveye kadar bir sistematik inceliğinizi ve derinliğinizi veriyor hep. “Harfler ve Notalar”da Bekir Yıldız’ın kızı Elif Yıldız ve Kemalettin Tuğcu’nun torunu Meral Tuğcu ile Kandilli Kız Lisesindeki sınıf arkadaşlığınız ne güzel tesadüfler. 2010’da yayımlandığında kardeşinize imzaladığınız Gülümsemeyi Unutma’yı onun gidişinden sonra yeniden elinize almanız ise yine kahır dolu.

     Siz müthiş bir kadınsınız! Her şeye rağmen hanımefendi, onurlu ve yaşama sevinciyle dolu kalıyor olmanızı aklım almıyor pek. “Günay Rodoplu’nun Güçlü Sesi” denemesini okuyunca Alev Alatlı’nın dört kitaptan oluşan Orda Kimse Var Mı nehir romanını çok merak ettim. Okuma listeme ekledim onları da. “Beyaz Atlı Prensleri Beklemek”te yine yol göstericiliğiniz ve merhametiniz konuşuyor. Mustafa Kutlu öykülerine benzeyen yeşil gözlü şehriniz ve mahalleniz, Üsküdar’da uğradığınız hakarete rağmen inancınızı kaybetmeyişiniz, hep iyimserlikten ve umuttan yana oluşunuz o kadar önemli şeyler ki! Yaşar Kemal yazınız, babanızın kütüphanesi, gömülen kitaplar, dayınız, çocukluğunuzda duvarlara yazılar yazan gençleri merak edişiniz hepsini tebessümle okudum.

     Kaderin sizi Funda Özsoy Erdoğan yapacak olmasının ufak izleri…

   “Edebiyat yolculuğuna çıkmaya hazırlanan herkes kendi koltuğunu yanında getirir.” cümleniz başyapıt. Ethem Baran’ın Neşet Ertaş hikâyesini yazış sürecini anlatmanızı yine ilgiyle okudum. Üslubunuzda, satır aralarında hissedilen bir merhamet, adalet duygusu ve anlama çabası var hep. Saygılı, incelikli. “Haldun Taner Okuma Mevsimi” ve “Benimle Yaşıt Bir Derginin Yazarı Olmak” yazılarınızı daha önce de okumuştum Türk Edebiyatı dergisinin sayfalarında, ama yeniden okudum. Haldun Taner ve haziran… Sonra balkon, arkadaşlıklar, çaylar ve kurabiye… Ezbere bilinen satırlar benim için hala ilginç ve ulaşılmaz. İlk öykünün kız kardeşle paylaşılan –artık buruk- o sevinci ise çok hüzünlü. “Şiddete Açılan Kapı” yine çok çarpıcı yazılardan. Masumiyet Müzesi’ne daha gitmedim ama bu müze ile ilgili izlenimlerinizi paylaştığınız “Masum Bir Gezi” yazınızı keyifle okudum; ayrıntılar, hafızanız, inceliğiniz kendini gösteriyor yine bu yazıda da. Artık girmeyi planladığım yerlerden biri oldu Masumiyet Müzesi de. Özlem Tezcan Dertsiz ise şiir kitaplarını edineceğim bir şair şimdi.

       Bence siz harika bir insanız. Sanatın karanlık, kötücül tarafına meyyal yazarlardan değilsiniz. Hep bir umut, yaşama sevinci, dürüstlük, onur var sizde. Merhametiniz, iyi niyetiniz, anlayışınız hep ön planda. Sizi çok sevdiğimi bilmenizi isterim. İyi ki tanışmışız. (Türk Edebiyatı dergisi 531.sayı, 2018 Ocak)



Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat