Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

NE GASPIRALI’YI NE AKÇURA’YI TANIYORUZ

NE GASPIRALI’YI NE AKÇURA’YI TANIYORUZ

Kanaatimce biz henüz ne Gaspıralı’yı ne de Akçura’yı layık-ı veçhile tanıyoruz. Kaliteden asla ve kat’a taviz vermeyen ciddî yayınevlerinden biri olan Ötüken Neşriyat, Yusuf Akçura’nın tüm eserlerini yayınlamaya başladı. Şimdilik Üç Tarz-ı Siyaset ile Siyaset ve İktisat yayınlandı.

“EN MÜESSİR İRŞAD VASITASI İŞTİR”

Kendi görüş ve kabullerimizle kabil-i telif olmayan bazı hususlar bulunsa da entelektüel kalitesi hayli yüksek bu iki eser, ne yazık ki şimdiki entelektüel zavallılık ve yoksulluğumuzu da yüzümüze vuruyor. Akçura’nın şahsında temsil edilen o dönem Rusya kökenli Türklerin en mütebariz vasfı entelektüel seviyelerinin yüksekliğiydi. Onlar hem İslam’a, hem sosyalizme hem de kendi tarihlerine bihakkın vakıftılar. Bu sebeple Akçura, bir İslamcı ya da İslam âliminden geri kalmayacak İslamî malumatı haiz olduğunu gösterir makalelere imza atmaktaydı. Siyaset ve İktisat kitabındaki makalelerde görüleceği üzere, Marksizmi ve Sosyalizmi nefis Türkçesiyle mükemmel şekilde tarif ve hulâsa etmekte, kimi zaman mübalağa ya da hata etse de Osmanlı’daki partileri sınıf esasına göre izaha çalışırken bu bilgisini konuşturmakta, hatta “büyük cihadı” iktisat ve işe teksif edip, “en müessir irşâd vasıtası iştir” demektedir. “Galip Geldik, Muzaffer Olacağız” başlıklı yazıda Türk Milleti’nin evlatlarını cihan harbinde kurban “etmesini”, Hz. İbrahim’in oğlunu Allah’a kurban “sunması”yla kıyaslayıp kurtuluş, yani milletin bekası için kurban olgusuna (metaforuna) yaptığı vurgu gerçekten nefisti.

EN UZUN SÜRELİ SAVAŞ…

Yusuf Akçura, Türk Yurdu Mecmuası ve Türk Ocağı ile ismi müradif biridir ama zannedilenin aksine o, İttihad ve Terakki’nin mürevvici değildir; ancak yazılarının çoğunda Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Harbi’ne girişini entelektüel kalite ve ferasetine muvafık şekilde mütalaa eder ve haklılığımızdan asla taviz vermez. Hemen hepsi I. Dünya Harbi’nin ertesinde, çoğu da Millî Mücadele devam ederken kaleme alınan yazılarda savaşın gerçek sebebinin Osmanlı’nın paylaşımı olduğu vurgulanır: “Cihan Harbi’ni tevlid eden[doğuran]  birkaç belli başlı sebebin birisi, belki başlıcası müstemlekât [sömürgeler] meselesidir; yani Avrupa büyük devletlerinin kürre-i arzı [yerküreyi] aralarında paylaşmaya uğraşmalarıdır. Müstemlekât [sömürgeler] meselesinin en mühim faslını şark meselesi teşkil eder. Bu cihetle Avrupa büyük devletlerinin şarkı ve şarkın bir kısmı olan memâlik-i Osmaniye’yi [Osmanlı ülkelerini] aralarında uyuşarak, dostça taksim edememeleri, Cihan Harbinin esbâb-ı mühimmesindendir[önemli sebeplerindendir]. Bu nokta-i nazardan [bu bakış noktasından] denilebilir ki, Harb-i Umûmî memâlik-i Osmaniye’yi taksim için açılmıştır.” I.Dünya Harbi esasında bin yıldır devam Haçlı-Hilal ya da İslam-Hıristiyanlık savaşıdır: “Tarih kitapları, 40 sene süren Medik muhârebelerinden, 60 sene süren  Pönik muhârebelerinden, 100 sene süren  İngiliz-Fransız harbinden bahsederler; ve ekserimiz, Frenklere tebean  [uyarak] tarih-i beşerin [insanlık tarihinin] en uzun süren harbi, bu ‘100 Sene Muhârebesi’ olduğunu zannederiz. Halbuki tarih-i beşerin en uzun süren harbi, hâlâ devam eden İslam - Nasrâniyet muhârebesidir; bu, efendiler, bir ‘1000 Sene Muhârebesi’dir.

Akçura, müteaddit defalar Osmanlı Devleti’nde Müslümanların iktisaden geri kalmalarının en mühim sebebinin Müslüman erkeklerin en verimli çağlarında savaşlarda kırılır, “askerliğin şerefli ve ağır yükü[nün] yalnız müslümanlara, tahsîsen müslüman-Türk esnaf ve köylüye yükletil[irken]” gayrmüslim azınlıkların iş ve ticaretiyle meşgul ve zengin olmaları, ayrıca Emperyalist Batı’nın kapitülasyonların da yardımıyla yerli gayrimüslim işbirlikçileri eliyle ülkeyi sömürmesi olduğunu yazar ve Tanzimat’a her açıdan tenkit tevcih eder.

Orijinal diline müdahale edilmeyen ama gençlerin anlaması için parantez içinde bugünkü karşılıkları verilen ve nefis ve selis bir Türkçe’yi haiz bu iki kitap mutlak ve muhakkak surette her kütüphanede bulunmalıdır.



Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat