Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

Bu kitabı devlet adamları, istihbaratçılar ve 'derin millet' okusun!

* “Kozmik Mesele” çarpıcı bir isimlendirme. Kitabınız ne anlatıyor ve kimlere hitap ediyor? 
 
Kozmik Mesele, 1988 yılından bu yana sürdürdüğüm çeyrek asırlık bir çalışma. Allah ömür verdiği müddetçe üzerinde çalışmaya devam edeceğim. Kitap yaşadığımız dünyaya itirazı olanlar için kaleme alındı. Ancak okunması oldukça zor bir kitap. Yaşanan zaman ve dünyaya kafası bozuk olanlara zor şeyler anlatıyor. Müdanasız bir söylemi var kitabın. Kozmik, epistemik, paradigmatik ve irfanî konulara değiniyor. Kozmik Mesele kitabında; Zaman, dünya, insan, felsefe, toplum, siyaset, ekonomi, devlet, tarih, kültür, medeniyet ve Türkiye var.
 
Bu kitapta bizim hikayemiz var, biz varız.
 
* Okunması zor bir kitap diyorsunuz. Hedeflediğiniz belli bir okuyucu kesimi olduğunu anlıyoruz buradan.
 
Evet. Önemli devlet ve siyâset adamları, yüksek bürokrasi, yetkin istihbaratçılar, seçkin yöneticiler, entelektüeller, akademisyenler ve derin milleti oluşturan herkes yani bir meselesi ve dâvâsı olanlar bu kitabı okumalı. Öğrenci kardeşlerim kitabı okurken belki çok zorlanacaklar ama yazılan her şey aslında onlar için yazılıyor.
 
* Kitabınızda İnsan ve Millet vurgusu göze çarpıyor. Biraz açar mısınız bu konuyu? 
 
Kurum ve kuralları ile Devlet, bir milletin aynada yansıyan çehresidir. Milletin özü ise insandır. Her milletin varoluşunu mümkün kılan bir “Antropolojik Eksen“ yani milletin rengini belirleyen hâkim bir tipoloji vardır. Batılılar için bu tipolojinin tarifi “Homo homini lupus“ anlayışından
 
“Homo economicus“ tarifine doğru evrilmiştir. Bizim kültür ve medeniyetimiz için bu konunun serencamını kitapta etraflıca anlatmaya çalışıyoruz. Millet olmak, bir tevhid ya da birlikte yaşama iradesini hayata geçirmek ve bir ahlak sözleşmesi yapmak demektir. En az iki-üç insanın bu sözleşmeye uyduğu yerden itibaren ise devlet başlar.
* Milletin özü neyse, devlet de ona göre şekillenir diyebilir miyiz bu durumda? 
 
Elbette. Devlet özü itibarıyla bir ahlak sözleşmesinin çerçeveye alınması demektir. Bu çerçeveye biz adalet diyoruz. Dolayısıyla tüm kurum ve kuralları ile devlet, bireysel ve toplumsal varoluşumuzun bir türevidir. Bireysel, toplumsal ve tarihsel bir kategori olarak devletin görünen yüzü sistemik, görünmeyen özü ise epistemik bir olgudur. Bireyler veya toplumlar nasıl biliyorlarsa öyle yaşarlar ve devletleri de ona göre şekillenir. Bu sebeple, devlet insandır. Devlet her nesille birlikte yeniden doğar, büyür ve yaşlanır. Epistemik özünü kaybettiği gün ise sistemik varlığı devam ediyor gibi görünse de devlet ölür veya yabancılaşarak başka bir şeye dönüşür. Tarihin her döneminde bu hâli farkeden öncü kişiler “yeniden doğuş veya diriliş“ meselesini gündeme getirirler. Bu son cümle, aslında günümüzü yani bizi anlatmaktadır.
 
* Millet veya devlet olmak bir ortak kimlik meselesidir diyorsunuz özetle.
 
Evet. Ortak bir kimlik etrafında bir araya gelen insanlar ile bir grup, bir topluluk, bir toplum, bir ulus veya duruma göre en kapsayıcı kategori olarak bir millet ortaya çıkar. Burada belirleyici olan ortak kimliğin muhtevası ve muktezasıdır. İnsan kelimeleri kadar vardır. İnsan kelimeleri kadar nefes ve yol alır. Bir insanın nefesi kale arkası tribünde fanatik bir taraftar olmaya ya da bir ezoterik grubun veya etnik topluluğun mensubu olmaya ancak yetiyorsa, ömrünü büyük ihtimal orada tamamlar. Bu yüzden tabutuna tuttuğu takımın bayrağını serdirenleri anlamak ve anlayışla karşılamak gerekir. Bu bağlamda tribün liderliği, ortak bir alt-kimliği temsil ettiği için önemli bir husustur. Ama çok daha önemli olan husus tüm sosyolojik kategorileri ve kimlikleri kuşatıp tevhid eden “derin kimlik“ meselesidir. Bunun ne anlama geldiğini kitapta enine boyuna ele almaya çalıştık. Millet olmak, bir derin kimlik meselesidir. Bu konunun naylon kaplı kimliklere sahip olmak ile bir ilgisi yoktur.
 
* Derin kimlik ve liderlik ilişkisini nasıl tanımlıyorsunuz?
 
Bir topluluk veya toplumun nefesi neye yetiyorsa, içinden çıkardığı liderlerin de duruş ve yürüyüşü ona göre şekillenir. Ancak kimi müstesna kişiler, liderlik ettikleri toplulukları bazen yoldan çıkarabilirler veya yepyeni bir yola da götürebilirler. Her iki hâlde de kitle ile lideri arasında özel bir inanç ve irade birliği oluşmuş demektir. Bu durum Millet ve Devlet ölçeğinde ortaya çıkmış ise büyük bir lider doğmuş demektir. Bir milletin büyük olma ideali ve potansiyeli varsa, er ya da geç kendi içinden liderini bulur ve yola revan olur.
* Küreselleşmenin dayattığı yabancılaşma ve kültürel asimilasyon konusunda durumumuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
İşin aslı, “asıl olan“ yabancı olana asılıp kalmaz. Asıl olan, asil olandır. Gerçekten asil kılınan, asimile edilemez. Asimile olan, olsa olsa aslını unutan bireyler veya topluluklardır. Aslına yabancılaşan her şey doğal olarak başka bir şey olmuş demektir. Bir millet varsa, onu millet yapan bir asıl veya daha rafine bir ifade ile söylersek bir epistemolojik eksen var demektir. Bu epistemolojik eksen bizim için en sade ve derin anlamıyla mesela İhlâs Suresi ile ortaya çıkar.
 
Kendimizi İhlâs ile korursak, Fatiha ile yürürürüz ve belki nice Fetih yaşayıp İnşirâh buluruz. Kozmik Mesele işte budur.
 
* Kitabınızda ele aldığınız konular çerçevesinde '15 Temmuz Darbe Girişimi hakkında kısaca yorumunuz nedir?
 
15 Temmuz gecesi “Derin Millet“ ayağa kalktı ve kendisine Derin Devlet görüntüsü veren yabancı ve yabancılaşmış odaklara canı pahasına çok kesin bir şekilde dur dedi. 16 Temmuz sabahı ise Büyük Türkiye’nin Diriliş Serüveni tekrar başladı.


Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat