Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

Bir zaferin hikâyesi

Osmanlı tarihi her ne kadar yüzyıllar, savaşlar ve dönemlerle anılsa da hakikatte paşalar ve padişahlar tarihidir. Özellikle yükselme dönemi sonrasında sarayda baş gösteren sıkıntıların devlet işleyişini etkilememesi kabiliyetli ve dirayetli devlet adamlarının icraatleri ile mümkün olabilmiştir elbette. Osmanlı’nın son dönemindeki kısmî ilerleyişler de bir noktada bu devlet adamlarının ve paşaların kabiliyetleriyle gerçekleşmiştir. Tarihe bu zaviyeden bakıldığında Osmanlı’nın ömrünü yetiştirdiği kimi devlet adamları ve komutanlar uzatmıştır demek çok da yanlış olmaz. Mehmed Niyazi’nin son romanı böyle önemli bir komutanın, Tiryaki Hasan Paşa’nın “destansı” Kanije müdafaasını anlatıyor.

“Destansı” bir sıfat olarak hangi kelimenin önüne konulsa abartılı durabilir. Fakat Kanije müdafaasını hakkıyla anlatacak başka bir kelime bulmak epey zor. Tarihte savaşların sadece top, tüfek ve askerle kazanılamayacağını gösteren bu savunma, bir komutanın savaşmak kadar ilm-i siyasete de vukufiyeti olması gerektiğinin bir kanıtı.

Avrupa’daki son zaferlerden

Roman bizi Osmanlı’nın gücünün doruğa ulaştığı, buna rağmen yetişmiş adam sıkıntısının yavaş yavaş baş göstermeye başladığı 17. yüzyılda karşılıyor. Osmanlı’nın Balkanlar’da yaşadığı sıkıntıları yok edebilmek adına ilerleyişine devam ettiği, buna rağmen Haçlı birliklerinin de Müslümanları Avrupa topraklarından söküp atmak için yeni ittifaklar kurduğu zamanlar. Kanije ve Estergon gibi önemli kalelerin fethedildiği bu yıllarda her ne kadar dışarıdan bakınca Osmanlı heybetini hâlâ koruyor görünse de askerde eski şevk yok. Askerin bir kısmı şehit olmak, vatana, devlete faydalı olabilmek amaçlarından çok uzak, ganimet ve para peşinde. Haliyle onlarla çıkılan her sefer, komuta kademesi ve devlet için büyük bir risk. Bu durum romanın bütün sahnelerinde göze çarpan önemli bir mesele. Bu yönüyle Kanije sadece bir kahramanlık mücadelesi değil, aynı zamanda bir tarih eleştirisi de ortaya koyuyor.

Kanije’nin fethedilmesinden sonra kaleye atanan Tiryaki Hasan Paşa o tarihlerde yaşlı bir kumandandır. Serhat illerinde 20 yılını geçirmiş kumandan Avrupalıların birleşerek Kanije’ye saldıracağını sezince vakur duruşunu bozmamış, elindeki kıt imkânları en doğru şekilde kullanmaya gayret etmiştir. Gerek asker sayısı gerek mühimmat olarak düşmandan çok daha az olmalarına rağmen Tiryaki Hasan Paşa ustaca yaptığı manipülasyonla avantajlı olan düşmanı bir anda oyuna getirmiş ve geri çekilerek Türklere Avrupa’daki son zaferlerinden birini yaşatmıştır. Hücuma çıkan askerlerin cebine konulan sahte mektuplar, bu mektupların yakalanmasını sağlamak, düşmanın Ordu-yu Hümayun tarafından arkadan sarılacakları korkusunun tetiklenmesi, içerideki asker, yiyecek ve mühimmatın yıllarca yeteceği intibaının uyandırılması ve Tiryaki Hasan Paşa’nın bu psikolojik harbi çok iyi yönetmiş olması Kanije’nin tarihe geçmesine neden olmuştur. 72 günlük savunmanın sonunda dağılan Hıristiyan birliği, başına geleni ancak evinde anlamışsa da artık iş işten geçmiştir.

Tarihe hiç yenilgisi bulunmayan komutan olarak adı yazılan Tiryaki Hasan Paşa’nın bu başarılı müdafaası o dönemde Osmanlı için bir moral olsa da, yazarın baştan beri vurguladığı çürüme zamanla daha görünür hale gelecek ve Devlet-i Âliye rüyasının sonunu getirecektir.

Tarihî hadiseleri vesikalardan kopmadan romanlaştıran Mehmed Niyazi’n in bu konudaki hassasiyeti okurun malumu. Fakat kitaba roman sanatı açısından bakıldığında karakter, olay örgüsü ve dramatik kurgu olarak eleştirilebilecek birçok nokta olduğunu görmek zor değil. Kanije’de yaşananlara odaklanıldığı anda, istihbarattaki Ali Rıza Efendi’nin hikâyesi etkili değil. Bu, o döneme ait vesikaların yetersizliğinden de kaynaklanabilir belki ama Kanije’de, yazarın bir önceki romanı Plevne’deki kadar sağlam ruh tahlillerine rastlayamıyoruz. Manipülasyonla yapılan sıra dışı bu mücadele güzel hikâye edilse de okuru bahsettiğimiz noktalarda kendine çekecek unsurlar yeterli değil.

Bütün bu eksiklere rağmen akıcı üslubuyla Kanije, Osmanlı’nın yıkılışının başlangıcını, Balkan hâkimiyetinin kayboluşunu, devlet kademesindeki ve ordudaki zaafları, savaşın sadece çarpışma olmadığını düşünmek için okunabilecek bir roman.



Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat